28 Aralık 2008 Pazar

Aşk için ölmeli..

Sevdiğin için en son şey yapabileceğin ölmek midir?
Peki sevdiğin için dönüp arkanı gidebilir misin? Ondan nefret duymadan yada onu suçlamadan.. Sadece aranızdaki aşkı alıp yanına gidebilir misin? Zamanında dikilen aşk fidanını kalbinde kocaman bir ağaca çevirebilir misin? Bir daha karılaştığınızda içinde zerre kadar intikam duygusu olmadan, hala için kıpır kıpır, eskisi gibi hissedebilir misin?
Kolay olan intikam duygusu ve nefretle ayrılmak, gitmektir. Sevdiğin insana nasıl böyle duygular besleyebilirsin? Ancak bir bencilliğe işarettir, mutlu olmak değil karakterindeki herşeyi elde etme iç güdüsünün doyurulmasıdır bu davranış ancak. Ama aşk başka birşeydir, sonu yoktur. Elde edilmek yada bırakılmak da yoktur. Kalbinde olan birşeydir. Platonik aşk dense de asıl aşk belki de tek kişinin kendi içinde yarattığı aşktır.
Kalbindeki fidanı alıp gidebilir misin aşkın için? Yoksa ölmeyi mi tercih edersin? Ölmek.. Yaşayanın canı bir kere acırken sevdiğinin canını her gün acıtan bir şey değil midir? Öyleyse aşkın için neden ölüyorsun, sevdiğine eziyet etmek için mi?

24 Aralık 2008 Çarşamba

İlk Söz

Gece gürltülü bir sessizlikle uyandım. Birileri sessiz sessiz bağırıyordu. Çevreme baktım kimse yoktu. Yüzümü yııkayıp kendime gelmek için banyoya gittim. Yıkarken aynaya baktım, kendimi gördüm ama kendim bile kendimden şüphe duydu.. Aynadaki ben birşeyler anlatmaya başladı. Anlayamadım söylediklerini. Ben de yazmaya karar verdim, söz uçar yazı kalır diye.. Karıştırabilirim kendimle aynadaki kendimi.. Doğanın gerçeği değil mi, herşey zıttına kavuşur, zıttına bürünür.. Ben de,gerçek olan ben, zahiri olan aynadaki görüntümle bir bütün oldum.. Yaşadıklarım, yaşayacaklarım, belki de hiç bir zaman yaşamadıklarım ve yaşayamayacaklarımı kucakladım ve ben ve aynadaki ben, bir blog hazırladık.. Yazdıklarımın hiçbirini ciddiye almazken hepsini önemseyebilirsiniz.. Keyifli okumalar..