6 Mart 2010 Cumartesi

(bilinmezlik)

Bilinmezlik.. İnsanın içine sürekli çöken o tanıdık duygu.. Bilmediğimiz bir duyguya ne kadar da yakın hissedebiliyoruz kendimizi.. Birşeyi bilmediğimizde, tek bildiğimiz bilmediğimiz oluyor. Yani aslında bilmememiz gereken tek şeyi biliyor oluyoruz. Çok mu karıştı? Belki de yanlış, ne bileyim ben.. Bilmemezlikten söz etmiyor muyduk? Etmolojik, ontolojik, epistemolojik açılardan incelemeye gerek var mı? Tek bildiğim hiç bir şey bilmediğimdir bile kendi içerisinde çelişen bir cümle değil midir özünde? Değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu gibi.. Hayatı çok bildiğimiz için mi yaşıyoruz, yoksa bilinmezlik faktörü mü hayatı yaşanır kılıyor? Çok bilenin aslında yanlış bildiğini düşünelim mi? Yada herşeyin açıklaması varmış gibi? Bazen iç güdülerimiz yardımcı olur, herşeyi dilimiz açıklayamaz.. Peki iç güdümüz nedir? Eğitimli midir, yoksa bilinçaltımızın bir yansıması mıdır? Sonuçta bilinçaltımıza doğrudan erişimimiz yok, bazılarına göre ise bilinçaltımız, bilinçüstümüze göre çok daha yetenekli. (Timothy D. Wilson, Stranger to Ourselves) Hatta bazen yaptığımız bazı hareketleri açıklamakta zorlanırız. Açıklamaya çalışırken herşeyi mahvederiz. Hesapsız yaşamak sanırım bu noktada insana iyi gelen birşey, hiç kimseye hiç bir yere bağlı olmadan. Bu demek değil ki, eğer gönüllü olarak bir ortam seçtiysen o ortamın kurallarına uymayacaksın. Tabi ki uyacaksın, ama hayatından o ortamı seçişindeki karardan tut, ne yediğine ne içtiğine, kiminle birlikte olduğuna kadar ki tüm kararlar da hesapsız olmak. Yoksa bir düzenin parçası haline gelmek istiyorsan, o düzenin kurallarına uymamak, bu hesapsız yaşamaya örnek değildir. Yada hesapsız yaşarsın sonuçlarını bilirsin, ve o ortam seni dışladığında kimseye "neden ben?" sorusunu soramamak.. Hesapsız yaşamanın sorumluluğu ve bedeli ağırdır. Herkes taşıyamaz..

Yazının sonuna doğru geldiğimizde baştaki konu ile çok büyük sapma olduğunu görüyorum. Sadece rahatlamak için yazdım bu cumartesi sabahı yazımı.. Bazen ardı ardına cümleler kurmak, içimden sürekli geçen kendi kendime tartıştığım konuları yazıya dökmek iyi geliyor. Terapi gibi, ve günlüklerde bunun için değil mi? Umarım günümün kalanı iyi geçer, her ne kadar da kendimi iyi hissetmesem de..

İyi haftasonları..