1 Ocak 2009 Perşembe

Yılbaşı

Koltuğuma kurulmuş abuk subuk yılbaşı programlarının heyecanlı ancak bir o kadar da yapmacık gürültüsü içinde şöminede yanan ateşi izliyordum. Yılbaşı programları ne kadar da saçma! Yılbaşının farkı ne, insanın o küçüklüğünde duyduğu heyecan ortadan kalkınca geriye ne kalıyor? Bir sene daha yaşlanma hissi, bir senenin daha hayatında boşu boşuna geçmesi.. Hoş; bu dünya ki saniyede senin gibi kaç adamı harcıyor, senin yıllarının geçip geçmemesi önemli mi sanıyorsun? Ki önemli değil..

Bu düşünceler aklımdan geçerken o güzel ancak konuşmayı bilmeyen kızlardan birine yeni yıldan beklentisi soruldu. Aşk, para, sağlık... Tabi ki bu sırada değildi kızın söyledikleri ama aklımda benim sıram kalmış. Ne kadar ilginç, herkes her sene aynı şeyleri dilemiyor mu? Bir sigara daha aldım paketimden, belki de bu yılın son sigarasını içiyordum.. Sigarayı yakarken aklıma geçen yıl geldi, 2008'i 2009'a bağlayan yılbaşı. Ne heyecanlarla girmiştik yeni yıla, neler bekliyorduk.. Bir de şu anda kendime bakıyorum, tam bir fiyasko!

Geçen 2009'a sevgilimle birlikte girmiştik, ne geceydi ama! İçkiler su gibi akıyor, durmadan birbirimize sarılıp sarılıp ne kadar birbirimizi sevdiğimizi söyleyerek öpüşüyor, eğlendiğimizi belirtecek hareketler yapıyor ve deyim yerindeyse coşuyorduk! O zamanlar iyi bir işte çalışıyordum tabi, harika bir yılbaşı için gerekli herşeyim vardı.. Çok sevdiğim bir kadın, iyi para getiren bir iş, o zamanlar sigara da içmiyordum ve sağlığım da yerindeydi.. Böyle zamanlarda yeni yıldan beklentin sorulduğunda hep yapmacık davranırsın, çünkü sahip olduklarının pek de değeri yoktur o zaman. Yalancıktan sağlık,aşk, para demiştim o zaman.. Ama içimden gülüyordum, acınacak insanlar, sahip olmadılar hiçbir zaman da olamayacaklar.. O yapay güzellikteki gece hala aklımda, müzikler insanlar herşey silinse de kendimi o kalabılığın içinden ayırabiliyorum. Ordayım görebiliyorum, mutsuz bir insan kalabalığı içinde huzurlu bir adam. Ve belki de 2009'a girerken yaşadığım ve 2009'un ilk saatlerinde yaşadığım bu anlar 2009'un en mutlu saatleriydi. O günden sonrası aklımda hep Salvador Dali'nin eriyen saatleri gibi kalmış. Tamamıyla durduramadan geçip giden ve giderken de benden sürekli birşeyler götüren zaman.

Hangisi önce oldu hatırlamıyorum. Belleğim uzun süredir kullandığım alkol yüzünden bitap düştü. Sevgilim mi beni terk etmişti yoksa patronla kavga mı etmiştim? Kötü olaylar üst üste gelir derler, bunlar üst üste bile değil sanki aynı anda gelmişti.. Kapıdan son kez hatırlıyorum, sevgilim miydi çıkan patronum mu? Kapı evin kapısı mıydı? Ne işi var patronumun evimde? Yoksa sevgilim iş yerime mi gelmişti? Kavgayı duyuyorum, hatta gözümün önüne geliyor. Bir tarafta ben varım, kendimi seçiyorum ama öbür taraftaki kim? Sevgilim mi patronum mu? Çok vurdum duymazsın! Seninle bu iş gitmez! Bu şekilde yürümez! Çok dağınıksın! Bitti! Sözler ne kadar da benzer, ne kadar da birbirine geçmiş.. İki ayrı insan ama aynı şeyleri söylüyorlar..

Yaz ayları mıydı, başta ikisinin de gitmesinden duyduğum bir keyif, rahatlık vardı. Yeterince para biriktirmiştim, yeni bir işe başlayacağımdan emindim. Kız desen de elini sallasan ellisi değil miydi? Her sevgilisiyle kavga eden adam aynı yalanı söylemiyor muydu kendine? Şöyle bir ay kendime tatil verirdim, günümü gün eder ondan sonra da yeni bir iş bulurdum kendime. Eski işimden ve müstakbal eşimden uzakta yeni bir hayat.

Tatile çıktım dediğim gibi, güzel günlerdi ama huzurlu muydum? Ne oldu aşka ve paraya? En azından elimde sağlığım vardı.Herşeyin başı sağlık değil mi zaten? Ben sağlıklı olduğum sürece eş de bulurum iş de, yeterki Allah sağlık versindi..

İlk kez kendi başıma evde o viskiyi açıp iki dubleden fazla içtiğim geceyi hatırlıyor gibiyim. Sonbahar rüzgarları eserken dinlediğim o eski şarkı.. düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştin/ biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim.. Evet birinci yılımızı kutlamaya az kalmıştı. Belki de kutlamıştık yada o geceydi. Nerden bileyim, son hatırladığım düşen sarı yapraklarla, kuru dallar arasında sen gelirsin aklıma.. Uyandığımda hastanedeydim, evime temizliğe gelen kadın bulmuş beni o halde..

Bir kaç gün sonra toparlamaya başladım tabi, beni taburcu etmeleri de bu zamanlara gelir. Eve gittiğimde kendime acımadan edemiyordum. Ne biçim bir hayattı bu? Gözüme bardaki votka ilişti. Geçen günden kalan son birkaç puro.. Sağlığımı da kaybedişimin ilk belirtileriydi..

Sağlık, para, aşk.. Yılbaşı için iyi dileklerini dileyen bu gerizekalılar şu anda gözüme ne kadar da şirin geliyordu. Hepsi de ne kadar iyi niyetli. İnşallah tüm herkes aşkı da parayı da sağlığı da bulur. 2010 yılı herkes için hayırlı geçsin.. Ben, acınacak haldeki ben, buna en çok ihtiyacı olan kişi, başta ben olmak üzere herkesin yeni yılda bol para, sağlık ve aşk bulmasını diliyorum. Sigaramı en sonunda yaktım, belki de yakmadım.. Elimdeki şarap yere dökülmüş ev cayır cayır yanıyor.. Yeni yıl için iyi dileklerde bulunurken herşey tamamen bitti..

Yada olmadı hiçbir şey. 2009 bile yaşanmadı. Ama bir gün yaşanacak. Burdan bu yazımı okuyan herkese mutlu bir yıl geçirmelerini diliyorum. Ve 2009'un da sonu bir gün gelecek ve pişmanlıklarla dolu bir son olmaması dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder